Emir
New member
“Şaki” Kavramı: Dinî, Sosyal ve Toplumsal Cinsiyet Bağlamında Bir Değerlendirme
İnsan doğası gereği iyilikle kötülük arasında bir denge arayışı içindedir. İslam’da “şaki” kavramı bu dengeyi bozan, nefsinin esaretinde kalan, haksızlık ve zulümle özdeşleşen kimseleri tanımlar. Ancak bu kelimeyi sadece bireysel bir “günahkâr” olarak okumak, kavramın toplumsal köklerini görmezden gelmek olur. Çünkü “şaki” olmayı sadece kişisel bir tercih değil, toplumsal yapılar, eşitsizlikler ve sosyal normların şekillendirdiği bir süreç olarak da anlamak gerekir. Bugünün dünyasında dinî kavramların toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi eksenlerde yeniden okunması, hem dini hem de sosyal adaletin daha derin kavranmasını sağlar.
---
1. “Şaki”nin Anlamı: İslamî Perspektiften İnsan ve Sorumluluk
Kur’an’da “şaki”, Allah’ın rahmetinden uzaklaşan, kalbini hakikate kapatan, adaletsizlikte ısrar eden kişi anlamına gelir (Hud 11:105-107). Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta, “şakiliğin” doğuştan gelen bir lanet değil, insanın toplumsal çevreyle etkileşimi sonucu şekillenen bir hâl olmasıdır. Nitekim Hz. Ali’nin şu sözü bu durumu özetler:
> “İnsan, içinde bulunduğu toplumun aynasıdır; zulmü görüp susan da, zulmü yapan kadar sorumludur.”
Bu noktada “şaki”yi sadece bireysel günahkâr olarak görmek yerine, sistematik adaletsizliklerin parçası hâline gelmiş insan profili olarak değerlendirmek gerekir. Bir birey, sınıfsal baskı altında yaşam mücadelesi verirken hırsızlığa itiliyorsa; bu kişi mi şakidir, yoksa onu bu hâle getiren toplumsal düzen mi?
---
2. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve “Şakilik”in Görünmeyen Yüzü
Toplumsal cinsiyet rolleri, çoğu zaman “günah” ve “itaat” kavramlarını da şekillendirir. Kadınlardan “sabırlı, iffetli, suskun” olmaları beklenirken; erkeklerden “güçlü, koruyucu, karar verici” olmaları istenir. Bu beklentiler, kadınların yaşadığı haksızlıkları görünmez kılar, erkeklerin hatalarını ise meşrulaştırır.
Kadın bir birey toplumsal baskı karşısında “isyan” ettiğinde, çoğu zaman “şaki” ya da “itaatsiz” olarak etiketlenir. Oysa bu isyan, zulme karşı bir direniştir. 2019 yılında yapılan Pew Research Center araştırması, kadınların dini metinleri daha çok adalet ve merhamet ekseninde yorumladığını, erkeklerin ise normatif ve otoriter çerçevede okuma eğiliminde olduğunu gösterir. Bu fark, dini kavramların cinsiyet temelli bir toplumsal algıyla ne kadar iç içe geçtiğini ortaya koyar.
Erkekler açısından bakıldığında ise “şakilik” genellikle şiddet, kibir ya da iktidar üzerinden tanımlanır. Ancak her erkek aynı sistemden eşit şekilde faydalanmaz. Alt sınıf erkekler, “güçsüzlükleri” yüzünden çoğu zaman hem ekonomik hem toplumsal baskının kurbanı olur. Bu durumda “şakilik”, sadece bireysel bir yozlaşma değil, ataerkil düzenin erkeklere de yüklediği bir maskedir.
---
3. Irk ve Sınıf: Adaletin Gölgesinde Kalan “Şakiler”
Irk ve sınıf ayrımı, dinin evrensel adalet ilkesini zedeleyen en kalıcı toplumsal sorunlardan biridir. Tarih boyunca birçok toplumda, yoksulların veya azınlıkların dini etiketten bağımsız olarak “suçlu”, “tembel” ya da “şaki” olarak damgalandığı görülür.
Örneğin modern Orta Doğu’da, etnik azınlıkların işsizlik oranları çoğu zaman ulusal ortalamanın iki katıdır. Sosyolog Fatma Müge Göçek, bu durumun yapısal bir “ahlaki etiketleme”ye dönüştüğünü; yani sistemin kendi adaletsizliğini gizlemek için mağduru “ahlaken zayıf” ilan ettiğini belirtir. Bu da “şaki” kavramının toplumsal bir araç olarak kullanıldığını gösterir.
Dolayısıyla bir kişi hırsızlık yaptığında, onun “şaki” olup olmadığını tartışmadan önce şu soruyu sormak gerekir:
> “Bu kişi hangi sistemin adaletsizliğinde yaşamaya mahkûm edildi?”
---
4. Sosyal Yapılar, Dinî Ahlak ve Dönüştürücü Empati
İslam’ın özünde, “şaki” olmanın zıttı “said” yani kurtuluşa ermiş insandır. Ancak kurtuluş, sadece bireysel ibadetlerle değil, toplumsal sorumluluk bilinciyle mümkündür. Toplumun “şakileşmesi”, bireylerin değil, yapısal adaletsizliklerin sonucudur.
Kadınların yaşadığı eşitsizliklere empatik yaklaşmak, erkeklerin de çözümde aktif rol üstlenmesi gerekir. Örneğin, kadınların kamusal alandaki varlığını destekleyen erkekler, yalnızca “yardım eden” değil, adaleti tesis eden kişiler olurlar. Bu durum, dinin “emr-i bi’l ma’ruf” yani “iyiliği emretme” ilkesine tam olarak uyar.
Sosyolog Pierre Bourdieu’nun “habitus” kavramı, burada önemli bir açıklama sunar: İnsanlar içinde yaşadıkları sosyal yapıya göre davranış biçimleri geliştirirler. Dolayısıyla, şiddeti meşrulaştıran, kadın emeğini görünmez kılan, yoksulluğu kaderle açıklayan bir toplumda “şakilik” bireysel bir günah değil, kolektif bir alışkanlık hâline gelir.
---
5. İnanç, Eylem ve Sorumluluk: “Şaki” Olmamak Mümkün mü?
İslam, insanın her an tövbe ve dönüş potansiyeline sahip olduğunu söyler. Bu, “şaki” olmanın kalıcı bir kimlik olmadığını gösterir. Ancak gerçek dönüşüm, yalnızca bireyin değil, toplumun da kendini sorgulamasıyla mümkündür.
Bir toplumda adalet, eşitlik ve empati tesis edilmedikçe, bireysel dindarlık toplumsal kurtuluş getirmez.
Burada şu sorular önem kazanır:
- “Şaki” olarak tanımladığımız insanlar gerçekten kötü mü, yoksa sistemin kurbanları mı?
- Toplumsal cinsiyet normlarıyla şekillenmiş bir ahlak anlayışı, adaletin önünde engel olabilir mi?
- Dinî öğretileri yeniden yorumlarken, kimlerin sesi duyuluyor, kimlerin sesi bastırılıyor?
---
6. Sonuç: “Şaki”yi Yeniden Tanımlamak – Kolektif Bir Ahlak Arayışı
“Şaki” kavramı, sadece bireyin ruh hâlini değil, toplumun vicdan haritasını da gösterir. Bir toplumda yoksulluk, cinsiyet eşitsizliği ve ırk ayrımcılığı sürüyorsa, bu sadece bireylerin değil, sistemin de “şaki”leştiğini gösterir.
Dinî söylemin görevi, cezalandırmak değil, dönüştürmektir. Gerçek “takva”, sadece günah işlememek değil, başkasının acısına duyarsız kalmamaktır. “Şaki olmamak”, bu anlamda hem bireysel bir irade hem de toplumsal bir mücadeledir.
Son söz olarak, forum tartışmasına ilham vermesi için şu soruyu bırakmak gerekir:
> “Eğer şakilik, sadece bireysel bir sapma değilse; hepimiz hangi yapının sessiz ortaklarıyız?”
---
Kaynaklar:
- Kur’an-ı Kerim, Hud Suresi, 105–107.
- Fatma Müge Göçek, Denial of Violence, Oxford University Press, 2015.
- Pew Research Center, The Gender Gap in Religion Around the World, 2019.
- Pierre Bourdieu, Outline of a Theory of Practice, Cambridge University Press, 1977.
- Ali Şeriati, İnsanın Dört Zindanı, 1970.
İnsan doğası gereği iyilikle kötülük arasında bir denge arayışı içindedir. İslam’da “şaki” kavramı bu dengeyi bozan, nefsinin esaretinde kalan, haksızlık ve zulümle özdeşleşen kimseleri tanımlar. Ancak bu kelimeyi sadece bireysel bir “günahkâr” olarak okumak, kavramın toplumsal köklerini görmezden gelmek olur. Çünkü “şaki” olmayı sadece kişisel bir tercih değil, toplumsal yapılar, eşitsizlikler ve sosyal normların şekillendirdiği bir süreç olarak da anlamak gerekir. Bugünün dünyasında dinî kavramların toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi eksenlerde yeniden okunması, hem dini hem de sosyal adaletin daha derin kavranmasını sağlar.
---
1. “Şaki”nin Anlamı: İslamî Perspektiften İnsan ve Sorumluluk
Kur’an’da “şaki”, Allah’ın rahmetinden uzaklaşan, kalbini hakikate kapatan, adaletsizlikte ısrar eden kişi anlamına gelir (Hud 11:105-107). Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta, “şakiliğin” doğuştan gelen bir lanet değil, insanın toplumsal çevreyle etkileşimi sonucu şekillenen bir hâl olmasıdır. Nitekim Hz. Ali’nin şu sözü bu durumu özetler:
> “İnsan, içinde bulunduğu toplumun aynasıdır; zulmü görüp susan da, zulmü yapan kadar sorumludur.”
Bu noktada “şaki”yi sadece bireysel günahkâr olarak görmek yerine, sistematik adaletsizliklerin parçası hâline gelmiş insan profili olarak değerlendirmek gerekir. Bir birey, sınıfsal baskı altında yaşam mücadelesi verirken hırsızlığa itiliyorsa; bu kişi mi şakidir, yoksa onu bu hâle getiren toplumsal düzen mi?
---
2. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve “Şakilik”in Görünmeyen Yüzü
Toplumsal cinsiyet rolleri, çoğu zaman “günah” ve “itaat” kavramlarını da şekillendirir. Kadınlardan “sabırlı, iffetli, suskun” olmaları beklenirken; erkeklerden “güçlü, koruyucu, karar verici” olmaları istenir. Bu beklentiler, kadınların yaşadığı haksızlıkları görünmez kılar, erkeklerin hatalarını ise meşrulaştırır.
Kadın bir birey toplumsal baskı karşısında “isyan” ettiğinde, çoğu zaman “şaki” ya da “itaatsiz” olarak etiketlenir. Oysa bu isyan, zulme karşı bir direniştir. 2019 yılında yapılan Pew Research Center araştırması, kadınların dini metinleri daha çok adalet ve merhamet ekseninde yorumladığını, erkeklerin ise normatif ve otoriter çerçevede okuma eğiliminde olduğunu gösterir. Bu fark, dini kavramların cinsiyet temelli bir toplumsal algıyla ne kadar iç içe geçtiğini ortaya koyar.
Erkekler açısından bakıldığında ise “şakilik” genellikle şiddet, kibir ya da iktidar üzerinden tanımlanır. Ancak her erkek aynı sistemden eşit şekilde faydalanmaz. Alt sınıf erkekler, “güçsüzlükleri” yüzünden çoğu zaman hem ekonomik hem toplumsal baskının kurbanı olur. Bu durumda “şakilik”, sadece bireysel bir yozlaşma değil, ataerkil düzenin erkeklere de yüklediği bir maskedir.
---
3. Irk ve Sınıf: Adaletin Gölgesinde Kalan “Şakiler”
Irk ve sınıf ayrımı, dinin evrensel adalet ilkesini zedeleyen en kalıcı toplumsal sorunlardan biridir. Tarih boyunca birçok toplumda, yoksulların veya azınlıkların dini etiketten bağımsız olarak “suçlu”, “tembel” ya da “şaki” olarak damgalandığı görülür.
Örneğin modern Orta Doğu’da, etnik azınlıkların işsizlik oranları çoğu zaman ulusal ortalamanın iki katıdır. Sosyolog Fatma Müge Göçek, bu durumun yapısal bir “ahlaki etiketleme”ye dönüştüğünü; yani sistemin kendi adaletsizliğini gizlemek için mağduru “ahlaken zayıf” ilan ettiğini belirtir. Bu da “şaki” kavramının toplumsal bir araç olarak kullanıldığını gösterir.
Dolayısıyla bir kişi hırsızlık yaptığında, onun “şaki” olup olmadığını tartışmadan önce şu soruyu sormak gerekir:
> “Bu kişi hangi sistemin adaletsizliğinde yaşamaya mahkûm edildi?”
---
4. Sosyal Yapılar, Dinî Ahlak ve Dönüştürücü Empati
İslam’ın özünde, “şaki” olmanın zıttı “said” yani kurtuluşa ermiş insandır. Ancak kurtuluş, sadece bireysel ibadetlerle değil, toplumsal sorumluluk bilinciyle mümkündür. Toplumun “şakileşmesi”, bireylerin değil, yapısal adaletsizliklerin sonucudur.
Kadınların yaşadığı eşitsizliklere empatik yaklaşmak, erkeklerin de çözümde aktif rol üstlenmesi gerekir. Örneğin, kadınların kamusal alandaki varlığını destekleyen erkekler, yalnızca “yardım eden” değil, adaleti tesis eden kişiler olurlar. Bu durum, dinin “emr-i bi’l ma’ruf” yani “iyiliği emretme” ilkesine tam olarak uyar.
Sosyolog Pierre Bourdieu’nun “habitus” kavramı, burada önemli bir açıklama sunar: İnsanlar içinde yaşadıkları sosyal yapıya göre davranış biçimleri geliştirirler. Dolayısıyla, şiddeti meşrulaştıran, kadın emeğini görünmez kılan, yoksulluğu kaderle açıklayan bir toplumda “şakilik” bireysel bir günah değil, kolektif bir alışkanlık hâline gelir.
---
5. İnanç, Eylem ve Sorumluluk: “Şaki” Olmamak Mümkün mü?
İslam, insanın her an tövbe ve dönüş potansiyeline sahip olduğunu söyler. Bu, “şaki” olmanın kalıcı bir kimlik olmadığını gösterir. Ancak gerçek dönüşüm, yalnızca bireyin değil, toplumun da kendini sorgulamasıyla mümkündür.
Bir toplumda adalet, eşitlik ve empati tesis edilmedikçe, bireysel dindarlık toplumsal kurtuluş getirmez.
Burada şu sorular önem kazanır:
- “Şaki” olarak tanımladığımız insanlar gerçekten kötü mü, yoksa sistemin kurbanları mı?
- Toplumsal cinsiyet normlarıyla şekillenmiş bir ahlak anlayışı, adaletin önünde engel olabilir mi?
- Dinî öğretileri yeniden yorumlarken, kimlerin sesi duyuluyor, kimlerin sesi bastırılıyor?
---
6. Sonuç: “Şaki”yi Yeniden Tanımlamak – Kolektif Bir Ahlak Arayışı
“Şaki” kavramı, sadece bireyin ruh hâlini değil, toplumun vicdan haritasını da gösterir. Bir toplumda yoksulluk, cinsiyet eşitsizliği ve ırk ayrımcılığı sürüyorsa, bu sadece bireylerin değil, sistemin de “şaki”leştiğini gösterir.
Dinî söylemin görevi, cezalandırmak değil, dönüştürmektir. Gerçek “takva”, sadece günah işlememek değil, başkasının acısına duyarsız kalmamaktır. “Şaki olmamak”, bu anlamda hem bireysel bir irade hem de toplumsal bir mücadeledir.
Son söz olarak, forum tartışmasına ilham vermesi için şu soruyu bırakmak gerekir:
> “Eğer şakilik, sadece bireysel bir sapma değilse; hepimiz hangi yapının sessiz ortaklarıyız?”
---
Kaynaklar:
- Kur’an-ı Kerim, Hud Suresi, 105–107.
- Fatma Müge Göçek, Denial of Violence, Oxford University Press, 2015.
- Pew Research Center, The Gender Gap in Religion Around the World, 2019.
- Pierre Bourdieu, Outline of a Theory of Practice, Cambridge University Press, 1977.
- Ali Şeriati, İnsanın Dört Zindanı, 1970.